Bir zamanlar Ada isminde makineleri çok seven bir kız vardı. Aynı zamanda uçma fikri onu mest ediyordu. Kanatlarının boyutu ve vücutlarının ağırlığı arasındaki oranı hatasız hesaplayabilmek için birçok kuşu inceledi. Farklı malzemeler denedi ve birçok tasarım yaptı. Hiçbir zaman bir kuş gibi süzülmeyi başaramadı ama bütün keşiflerini not ettiği Flyology (Uçuş Bilimi) adında çizimlerden oluşan çok güzel bir kitap oluşturmuştu. Bir gece, katıldığı bir dansta Charles Babbage adında huysuz, ihtiyar bir matematikçiyle tanıştı. Ada da çok parlak bir matematikçiydi, bu sayede hemen iyi arkadaş oldular. Charles yeni icadı olan makineyi göstermek için Ada’yı davet etti. Bu icadın ismi Diferansiyel Makinesi’ydi ve otomatik olarak toplama çıkarma yapabiliyordu. Daha önce kimse böyle bir makine üretmemişti. Ada büyülenmişti. “Peki ya daha karmaşık hesaplamalar yapan bir makine yaratsak?” diye Charles’a sordu. Şimdi işe koyulma vaktiydi. Çok heyecanlıydılar. Makine devasaydı ve çalışması için kocaman buharlı bir motor gerekiyordu. Ada daha fazlasını yapmak istiyordu. “Peki ya bu makinenin hem müzik çalıp hem de sayıları gösterdiği gibi harfleri de göstermesini sağlayabilsek nasıl olur?” Ada’nın tarif ettiği şey bir bilgisayardı. Hem de günümüzdeki bilgisayarlar icat edilmeden çok öncesinde! Aslında, Ada tarihteki ilk bilgisayar programını bulan kişiydi.
Kaynak: https://www.guiainfantil.com/articulos/ocio/cuentos-infantiles/la-princesa-de-fuego-cuento-de-amor-para-ninos/#:~:text=a%20los%20ni%C3%B1os-,El%20cuento%20de%20amor%20de%20'La%20princesa%20de%20fuego'%20para,y%20sincero%20a%20la%20vez Çeviren: Halil İbrahim Karakuş Bir zamanlar çok zengin, bilge, güzeller güzeli bir prenses varmış. Zenginliğinden dolayı ona yalandan ilgi gösterenlerden bıktığı için kendisine en değerli, en samimi ve en içten hediyeyi getiren kişiyle evleneceğini halka duyurmuş. Saray; çiçeklerle, türlü türlü renkte ve çeşitte hediyelerle, aşık şairlerin benzersiz aşk mektuplarıyla dolup taşmıştı. Bunca harika hediyenin arasında gözüne bir taş ilişti; bu sıradan ve kirli bir taşmış. Merakla bu hediyeyi getiren kişiyi çağırmış. Merakına rağmen hediyeyi getiren kişi huzuruna geldiğinde prenses biraz kırgın gözüküyormuş, sonra genç adam anlatmaya başlamış: - Bu taş size hediye edebileceğim en değerli şeyi temsil ediyor prenses, yani kalbimi. Ayrıca çok i
Comments
Post a Comment