Skip to main content

 OKYANUSUN BÜYÜLÜ AĞACI: GORGOE

İllustrasyon: http://cuentosinfantilesmedioambiente.blogspot.com/2015/02/gorgoe-el-arbol-magico-de-los-oceanos.html

Bir zamanlar Cancaguy adındaki küçük bir adada, balıkçılık ve çiftçilikle geçinen mutlu ve iyi kalpli insanlar yaşarmış. Fakat günün birinde bir kuraklık dönemi başlamış ve tüm su kaynaklarını kurutmuş.

Cancaguy halkı ellerinde sadece tuzlu deniz suyu kalınca çok üzülmüş. “Tarlalarımızı ne ile sulayacağız? İçecek suyu nereden bulacağız” demişler.

Yine sıcaktan kavrulan günlerin birinde Cancaguy prensi Babur ve küçük kardeşi Alim yeni bir su kuyusu bulmak için yollara düşmüşler. Az gitmişler uz gitmişler dere tepe düz gitmişler, tam geri dönmeye niyetlenirken daha önce görmedikleri bir uçuruma denk gelmişler. Orada, uçurumun tam ortasında bir mağara girişi varmış. Çok meraklı bir çocuk olan Alim abisini mağaraya girmeye ikna etmiş.

Çok geçmeden tünelin sonuna vardıklarını haber veren bir ışık görmüşler. Tünelden çıktıklarında ise gördüklerine inanamamışlar. Gözlerinin önünde küçük bir kumsal uzanıyor, kumsalın ortasında da büyüleyici güzellikte bir ağaç öylece duruyormuş. Ağaç kocamanmış ve yerlere uzanan güçlü kökleri, göz kamaştırıcı çiçeklerle bezeliymiş. Yanındaki küçük gölcükten de birçok farklı türden hayvan su içmekteymiş.

Babur ve kardeşi ilk kez böyle bir şey görüyorlarmış. Kumsalın tam ortasında koskocaman çiçeklerle kaplı suyla çevrili bir ağaç.... Yaklaşmaya yeltendiklerinde ise ağaç dile gelmiş. Korkudan ne yapacaklarını bilememişler.

"Korkmayın" demiş koca ağaç. "Ger’dir benim adım. Okyanusun büyülü ağaçlarından biriyim. Bir gorgoe’yim.  Görevim deniz suyunu tuzdan arındırmaktır. Yapraklarımla etrafımdaki deniz suyunu toplar ve tuzunu içime çekerim. Sonra da bu su kıyıda toplanır ve çiçeklere dönüşür. İçebilirsiniz, haydi, tadına bakın!"

Büyülü ağaç haklıymış. Su çok lezizmiş! Çocuklar koşmuşlar adanın kralı Bisar’a haber vermişler. İlk başta kimse onlara inanmak istememiş fakat çocuklar “Su bulduk! Su bulduk!” diyip duruyorlarmış. Onların coşkusunu gören ada halkı sonunda ikna olmuş ve sihirli ağaca kadar peşlerinden gitmişler. Vardıklarında söyledikleri her şeyin gerçek olduğunu anlamışlar. Hepsi çok mutlu olmuş.

 

Cancaguy halkı büyülü ağaca en iyi şekilde davranmış. Ağaç da karşılığında içmeleri ve tarlalarını sürmeleri için onlara kendi suyundan vermiş. Fakat büyülü ağacın öyküsü yayılmış ve uzak diyarlara ulaşmış. Terk edilmiş krallığında yaşayan korkunç Kral Tartor büyülü ağacı bulmak için yollara düşmüş, Cancaguy’a kadar gitmiş. Ağacı yerinden söküp gemisiyle götürmüş. Fakat cezasını bulması uzun sürmemiş. Denizde birdenbire kopan fırtına gemisini almış ve iki parçaya ayırmış.  Ağaç da denizcilerle beraber denizin derinliklerine gömülmüş.

Cancaguylular çok iyi kalpli ve onurlu oldukları için çok geçmeden ödüllerini almışlar. Daha önce Ger’in yaşadığı yerde Ger’in birebir aynısı başka bir ağaç büyümüş ve yeşermiş. Halk çok geçmeden yeniden suya kavuşmuş ve bir daha da kuraklık sorunu yaşamamış.

                                                                                                            Çeviri: Belemir Topçuoğlu

Hikayenin orijinali için: https://www.guiainfantil.com/articulos/ocio/leyendas/gorgoe-el-arbol-magico-de-los-oceanos-leyenda-para-ninos/

                                                                                                            


 

Comments

Popular posts from this blog

Ateş Prensesi

Kaynak: https://www.guiainfantil.com/articulos/ocio/cuentos-infantiles/la-princesa-de-fuego-cuento-de-amor-para-ninos/#:~:text=a%20los%20ni%C3%B1os-,El%20cuento%20de%20amor%20de%20'La%20princesa%20de%20fuego'%20para,y%20sincero%20a%20la%20vez Çeviren: Halil İbrahim Karakuş Bir zamanlar çok zengin, bilge, güzeller güzeli bir prenses varmış. Zenginliğinden dolayı ona yalandan ilgi gösterenlerden bıktığı için kendisine en değerli, en samimi ve en içten hediyeyi getiren kişiyle evleneceğini halka duyurmuş. Saray; çiçeklerle, türlü türlü renkte ve çeşitte hediyelerle, aşık şairlerin benzersiz aşk mektuplarıyla dolup taşmıştı. Bunca harika hediyenin arasında gözüne bir taş ilişti; bu sıradan ve kirli bir taşmış. Merakla bu hediyeyi getiren kişiyi çağırmış. Merakına rağmen hediyeyi getiren kişi huzuruna geldiğinde prenses biraz kırgın gözüküyormuş, sonra genç adam anlatmaya başlamış:  - Bu taş size hediye edebileceğim en değerli şeyi temsil ediyor prenses, yani kalbimi. Ayrıca çok i

Büyük İskender ve Diyojen

Diyojen'in adını duyan Büyük İskender onunla tanışmak istiyordu. Bu yüzden bir gün filozof güneşin altında uzanırken İskender onun karşısına geldi. Diyojen de o muhteşem genç adamın varlığını fark etti. Güneş ışığının artık vücuduna düşmediğini kontrol edercesine elini kaldırdı. Karşısındaki yabancı ve kendisi arasındaki elini indirdi ve ona bakmaya başladı. Diyojen için kim olduğunun bir önemi yokmuş gibi görünüyordu, ya da belki kim olduğunu bilmiyordu. Konuşma sırası tekrar imparatora geçti: "Adını duydum, Diyojen. Sana hem köpek diyenler var, hem bilge. Bilmeni isterim ki ben seni bilge sayanlardanım ve hayata karşı olan tavrını, erdemli insanları ve siyası insanları neden reddetttiğini tam olarak anlayamasam da itiraf etmeliyim ki fikirlerin beni oldukça etkiliyor. Diyojen, İskender'in söylediklerini pek ciddiye almıyor gibi gözüküyordu. Tersine, hareketleriyle rahatsız olduğunu belli etmeye başlamıştı. Elleriyle Büyük İskender'in arkasından sızan güneş ışığı

Sihirli Okyanus Ağacı Ger

Efsaneye göre Kankaguy adındaki küçük bir adada mutlu ve dost canlısı insanlar yaşarmış. Bu adada yaşayanlar tarım ve balıkçılıkla uğraşırmış. Bir gün adada kuraklık dönemi başlamış ve zamanla adanın tüm su kaynakları kurumuş.  Kankaguy halkı çok üzülmüş çünkü ellerindeki tek su denizdeki tuzlu suymuş. Bitkilerini nasıl sulayacaklarını ve içmek için nereden su bulacaklarını kara kara düşünmeye başlamışlar.  Sıcak bir günde, Kankaguy prensi Babur ve kız kardeşi Alim yeni bir su kuyusu aramak üzere yola koyulmuş. Çok yol katetmişler ve tam vazgeçip geri dönmek üzereyken daha önce hiç görmedikleri dik bir kayalık dikkatlerini çekmiş. Tam ortasında da bir mağaranın girişi bulunuyormuş. Alim her zamanki meraklılığıyla abisini mağaraya girmeleri için ikna etmiş.  Bir süre sonra mağaranın çıkışından gelen bir ışık görmüşler. Dışarı çıktıklarında çok şaşırmışlar, kumsalın ortasında çok güzel bir ağaç duruyormuş. Suyun içindeki güçlü köklerinin etrafı güzel çiçeklerle çevrili kocaman bir ağaç.